Mehter'in Tarihi
Dünyanın en eski askeri bandosu olarak bilinen Mehter'in tarihi VIII. yüzyılda yazılmış ve Türk tarihinin en eski yazılı kaynağı olan Orkun Kitabeleri'ne kadar uzanmaktadır. Orhun Kitabeleri'nde "Kübürge" ve "Tuğ" çalgılarından bahsedilmektedir.
XI. yüzyılda yazılmış, Türkçe'nin en eski sözlüğü olan Divan-ü Lügat-it Türk'te, Hakan'ın huzurunda nevbet vuran müzik grubuna "Tuğ" adının verildiği yazılmaktadır.
Eski Türk devletlerinin tuğ takımlarında yer alan musiki aletleri, Osmanlı Mehterhanesi'ndeki çalgıların prototiplerinden ibaret olup bu çalgılar; Küvrük (Kös), Tomruk (Davul), Ceng (Zil) gibi sazlardır. Türk borusunun XII. yüzyılda "Nay-ı Türki" adı ile meşhur olup savaşlarda çalındığını tarihi kaynaklar belirtmektedir.
Türk hükümdarlarının hakimiyet sembollerinden olan Davul ve Sancak İslamiyet'ten sonra kurulan Türk devletlerinde de aynı amaçla kullanılmaya devam etmiştir.
Tuğ ismi Büyük Selçuklular'dan itibaren Tabılhane ve Nevbet'e, Osmanlılarda ise Mehter müziğine dönüşerek gelenek devam ettirilmiştir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'ye 1289'da Beylik yetkisi veren Anadolu Selçuklu Hükümdarı Sultan II. Gıyaseddin Mesud'un gönderdiği hakimiyet sembolleri arasında tuğ, sancak,boru, zil ve davul da bulunuyordu. Bu olay Osmanlılarda Mehter'in ilk kuruluşu olarak kabul edilmektedir.
Osmanlılar mehter geleneği XV. yüzyıldan itibaren büyük bir teşkilat, intizam ve musiki kalitesi içinde geliştirmişlerdir. Mehter, teşkilat olarak "Emir-i Alem" adı verilen yüksek rütbeli bir memurla saraya ve padişaha bağlı resmi bir devlet kuruluşu niteliğindedir.
XVI. yüzyıldan itibaren düzenlenen kanunnameler ile Mehter; yalnız hükümdarın kapısında nevbet vuran bir kuruluş halinden çıkarıldı. Kanunnameler ile idari ve askeri devlet teşkilatında görev alan Sadrazam, Vezir ve eşidi rütbeler ile askeri rütbelerine göre Beylerbeyleri ve Sancak Beylerine de farklı kat'larda sınırlı mehter kurma izni verilmiştir.
Mehter musikisi, savaşlarda icra ettiği canlı ve dinamik havaları ile askeri coşturmuş ve düşmanlarına korku vermiştir. Türk zaferlerinin coşkusu ve sevinci olmuştur. 1826'da Sultan II. Mahmud'un Yeniçeri Ocağı'nı kaldırması ile onun bir parçası ve ordunun sembolü olan mehterhane de kaldırılmış ve yerine Avrupa devletlerinde olduğu gibi "Askeri Bando" takımı kurulmuştur.
GÜNÜMÜZDE MEHTER
Eski Yeniçeri bandosunu ve ordusunu sembolik olarak temsil etmek için Mehter; 1914 yılında Askeri Müze bünyesinde yeniden kurulmuştur. Bu dönemde Mehter musikisini icra eden icracılara ek olarak, bir tuğ takımı ile Yeniçeri ortalarını sembolik olarak temsil eden tarihi birlik de mehtere ilave olmuştur. Böylece Askeri Müze'de faaliyete geçirilen Mehter'e tarihi bir hüviyet kazandırılmıştır.
I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Askeri Müze'de varlığını sürdüren mehter; 1935 yılında tekrar kaldırılmıştır. 1952 yılında ise zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut'un emirleri ile Askeri Müze bünyesinde olmak üzere yeniden kurulmuştur. Mehter günümüzde de gerek anlam gerekse icra yönünden oldukça farklı müzik yapısı ile yurtiçinde ve yurtdışında verdiği konserlerle tüm dünyanın ilgisini çekmektedir.notbak.com
Mehter Müziği
Mehter Türk geleneklerinde, bir şenlik aracı değil, azametin, ihtişamın ve görkemli olmanın bir işaretidir. Devletin ululuğu ve kutluluğu, davulların gümbürtüsü ile yankılanır. Türklerin devlet anlayışında, halkın bütünlüğü, devletin yüceliği kavramları çok önemlidir. Bu inanış ve gelenekler, İslamiyet'ten önceki Türk devletlerinde de, Selçuklu ve Osmanlı devletinde de, küçük değişiklerle yer almıştır.
Bu yapıda üç önemli sembol vardır :
Otağ , hakanın veya başkomutanın bulunduğu yerdir. Bu bir savaş alameti olarak ortaya çıkar çünkü otağ yalnızca savaşlarda kurulur.
Hakanın Kösü , yani büyük davul, hakanlık otağını önünde durur ve yalnızca hakana aittir.
Hakanlık Mehteri ise, sancağın altında ve otağın önünde askerleri yüreklendirmek için çalan müzik topluluğudur.
Sancak ve mehter, Türk devletinde birbirinden ayrılmaz çok önemli olgulardır. Mehter vuruşu ile otağdan çıkılır ve savaş akınlarının ilk adımları atılmış olurdu. Türklerin Orta Asya geleneklerinde, devletin başı olan Hakan'ın otağı önünde kurulan büyük Davulun ve Kösün günün belli zamanlarında çalınarak gücünü göstermesine Nevbet (Nevbe) döğme ya da vurma denilirdi. Nevbet döğmek, devletin başı olan Hakanın gücünü dosta düşmana göstermesi ve özellikle düşmanın yüreğine korku salması şeklinde yorumlanırdı.
Osmanlı da sancak gibi mukaddes bir varlık halinde yaşatılan mehter, bağımsızlığın, devlet varlığının önemli bir göstergesi olmasının yanı sıra, meydan savaşlarında, kale kuşatmalarında, deniz savaşlarında düşmana hücum esnasında, vurduğu hamasî havalarla duyguları kamçılar, şahlandırır, askeri şevke getirir, ordunun moralini yükseltirken çıkardığı müthiş gümbürtüyle düşmanın moralini yok eder, onu bozguna uğratırdı. Meydan savaşında, tek bir hakanlık kösü bile, kendi başına bir mehterdi. Hücum ve duraklamaları,hakanlık kösü belirler, davul ve borulardan oluşan mehter, savaşta orduyu yönlendirdi. Savaşta yenilgi, mehterin yağmalanması ile kabul edilirdi. Bu durumda en zorlu savaşlar sancak ve mehter çevresinde olurdu.
Görülüyor ki mehter, savaş alanında, sadece bir müzik topluluğu olmaktan bir anlamda uzaklaşırken barış zamanında müzik yönü daha çok öne çıkıyordu. Barış zamanında mehter, hakanın saltanatının ve devlet hayatının devam ettiğinin bir göstergesiydi. Bunun dışında davul ve mehter, devletin haber ve ilan gibi işlerini de yerine getirirdi.
Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi üflemeli / nefesli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çırpılan çalgılar yer alırdı. Çalgıların sayısı eşit tutulur ve bu sayıya göre mehterin kaç katlı olduğu belirlenirdi. "Tabl ü alem-i hassa" adı verilen ve en büyük mehter olan Padişah mehteri, dokuz katlıydı. Bunun anlamı, her çalgıdan dokuz adet var demekti. Bu sayı sonraları, on iki hatta on altıya kadar yükselmişti. Padişahtan başka, Vezir-i âzam-ın (Başbakan'ın) Kubbe vezirlerinin (Kabine üyelerinin), Defterdar ve Reisü'l küttab'ın (Maliye ve Dış işleri Bakanı'nın) Mehterhâneleri olduğu gibi, ülkenin çeşitli eyâletlerinde ve kalelerinde de Mehter takımları bulunur ve görev yapardı.
Mehter'in etki gücü Avrupalılar tarafından da değerlendirilmiş ve Mehter örnek alınarak çeşitli Avrupa ülkelerinde Askerî Müzik toplulukları, "Bando"lar kurulmuştur. Gluck, Mozart, Beethoven gibi bestecilerin Mehter'den esinlenerek müzikler yazdıkları da bilinmektedir.
Mehter Takımı
- Tuğlar
- Çorbacıbaşı
- Sancaklar
- Zurnazen
- Boruzen
- Zilzen
- Davulzen
- Cevgen
- Kös
- Nakkrezen
Tuğlar : Türkler'de, hükümdarlık, vezirlik, beylerbeyilik, sancak beyliği gibi askeri görev ve memuriyet işareti olarak kullanılmıştır.
Çorbacıbaşı : Mehterin yürüyüşü sırasında en önde yürüyen kişidir
Sancaklar : Ordunun gurur timsali olan bayrağa verilen addır. Osmanlıların kullandığı ilk sancak Selçuklu Hükümdarı II. Giyaseddin Mesud'un Osman Gazi'ye gönderdiği Ak Sancak'tır.notbak.com
Zurnazen (Ser zurnazen) : Mehterde Zurna çalanlara verilen isimdir. Zurna da bize has bir müzik aleti olma özelliğini halen korumaktadır. Mehterin kaldırıldığı her dönemde Zurna davulla beraber halkın gönlündeki yerini her zaman korumuştur.
Boruzen (Ser nefiri) : Mehterde boru çalanlara verilen isimdir. Boruda Dünyada bütün orkestralarda, müzik gruplarında mızıka takımlarında kullanılmıştır ve halen kullanılmaktadır.
Zilzen (Ser zincirî) : Mehterde Zil çalanlara verilen isimdir. Mehter de yüzyıllardır kullanılmakta olan Zil bu gün de tüm askeri ve sivil bandolarda ve orkestralarda kullanılmaktadır.
Davulzen (Ser tebbal)
Tebbal : Mehterde Davul çalanlara verilen isimdir. Davul; Türklerin çok eskiden beri kullandıkları baş çalgıdır. Kaynağı Orta Asya'dır. Davul, Selçuklu Türkleri'nce Anadolu'ya getirilmiş, Osmanlı Türkleri aracılığıyla da Avrupa'ya yayılmıştır.
Cevgen : Mehterde ucunda küçük ziller bulunan bir sopa şeklinde müzik aletini kullananlara verilen isimdir . Bu müzik aleti de sadece Mehtere has bir müzik aletidir. Başka yerde kullanılmaz.
Kös : Mehterde Kös çalan kişiye verilen isimdir. Daha önceleri Kös sadece padişah mehterlerinde kullanılırdı. 3.Selim diğer mehterlere de Kös konulmasına izin vermiştir.
Nakkarezen (Ser nakkarezen) : Nakkare (Kudüm) ağızları deri kaplı , birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir çalgı olup mehterde bunu çalanlara Nakkarezen ismi verilmektedir.
Ekleyen : notbak.com