Bulmaca Sözlüğü (K Harfi)
Bulmaca Sözlüğü
Hızlı Aramalar için : Ctrl + F tuşundan sonra aradığınız sözcüğü yazıp ara diyebilirsiniz.
K
Kaba ayakkabı. : KAZGAL
Kaba bir komedi türü. : FARS
Kaba dikiş.:LEKENDE
Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK
Kaba saba kimse.: HIRBO
Kaba sofu. : ZAHİT
Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ
Kaba,biçimsiz.:KUBAT
Kaba. AKİL
Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA
Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK
Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK
Kabakulak hastalığı.: YAZMA
Kabarıklık.:BOMBE
Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ
Kabartma. : RÖLYEF
Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE
Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM
Kabe.:BEYTULLAH
Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK
Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ
Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA
Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON
Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA
Kabuk. : KIŞIR
Kabuklu pirinç.:ÇELTİK
Kaburga altı. : DÖŞ
Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR
Kaburga kemiği. : EĞE
Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE
Kaçak tütün.:AYINGA
Kadeh.: KESİ
Kadeh. EYMANE
Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE
Kadercilik.:FATALİZM
Kadın arkadaş. : NEDİME
Kadın başörtüsü. : YAŞMAK
Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN
Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ
Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO
Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET
Kadın yeleği.:JİLE
Kadın. : ZEN
Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ
Kadında örtünme.:TESETTÜR
Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR
Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS
Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ
Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE
Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR
Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM
Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE
Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.: FONDÖTEN
Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE
Kadırga balığı. : BALİNA
Kadife.:VELUR
Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV
Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL
Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK
Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK
Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ
Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK
Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA
Kafkasya'da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL
Kafkasya'da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER
Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR
Kağıt parçası.:VARAKPARE
Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken madde sıvanmış olan sargı. PARADRAP
Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI
Kahırlar. : SATAVAT
Kahraman,güçlü kimse : BÖKE
Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT
Kahramanlık.:CELADET .:HAMASET
Kahve kreması.:MATE
Kahve tortusu. : TELVE
Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER
Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ
Kahya.:KETHÜDA
Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA
Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ
Kaktüsgillerden,yapr akları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı yemişi.:FRENKİNCİRİ
Kaktüslerde bulunan dikenli iğne. ETULA
Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ
Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER
Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad. PALİN
Kalayın simgesi. : SN
Kalb kasının kasılması. : SİSTOL
Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin adı. ARASEMPATİK
Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ
Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA
Kaldıraç. : MANİVELA
Kaldırılmış. : MÜLGA
Kaldırma,giderme. : REF
Kale çukuru. : MELE
Kale muhafızı. İZDAR
Kale,duvar,: BAR
Kalenderler.: RİNDAN
Kalıba dökme. : İSAĞA
Kalıcılık,ölmezlik: BEKA
Kalımlı. AYİDAR
Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT
Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS
Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA
Kalın gözleme.:BAZLAMA
Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE
Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK
Kalın sopa,değnek.:MATRAK
Kalın tüylü battaniye. : VELENSE
Kalın ve dar tahta. : LATA
Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT
Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI
Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ
Kalıp çıkarma işi. : MULAJ
Kalıplaşmış,basmakal ıp.:KLİŞE
Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART
Kalıtım bilimi.:GENETİK
Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN
Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA
Kaliforniya'da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA
Kalite. : NİTELİK
Kalkan balığının yavrusu. : PARPA
Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN
Kalori. : ISIN
Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ
Kalp kası.: MİYOKART
Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem. ASTEL
Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA
Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. : LOMBOZ
Kamboçya para birimi. : RİEL
Kamelya.:JAPON GÜLÜ
Kamış elek. : TEPİR
Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ
Kampus. : YERLEŞKE
Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi. MBUDSMAN
Kamuflaj.:ALALAMA
Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON
Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON
Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ
Kan grubunda sabit işaret.:RH
Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ
Kan işeme. : HEMATÜRİ
Kan kanseri: . LÖSEMİ
Kan kardeşi. : KANKA
Kan korkusu.: HEMATOFOBİ
Kan kurutan.: ADAMOTU
Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM
Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA
Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUV AR
Kan.:HUN
Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak ,küçük hücre.:ALYUVAR
Kanama. : NEZİF
Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL
Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda'da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS
Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN
Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA
Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ
Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ
Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık. EPTİSEMİ
Kanda,lenfte,safrada v.s.'de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ
Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM
Kansızlık. : ANEMİ
Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS
Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK
Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR
Kanuni Sultan Süleyman'ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ
Kanyon.:KAPIZ
Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA
Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.:İZOMERİ
Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES
Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET
Kapı mandalı. : TIRKAZ
Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO
Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI
Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ
Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDU RUK
Kapı,geçit,boğaz,:BA B: DER
Kapıcı.:BEVVAP
Kaplama olmayan. OM
Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF
Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK
Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA
Kapsam. : ŞÜMUL
Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL
Kapsız yorgan. : MİTİL
Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar: BARATARYA
Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN
Kara ordusu. : NİZAMİYE
Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN
Kara yumuşakçası. : ENA
Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK
Karabulut.:NİMBÜS
Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA
Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA
Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA
Karadeniz'de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ
Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA
Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ
Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY
Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE
Karagöz'ün başlığı. : IŞKIRLAK
Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ
Karahindiba'nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA
Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri.:ESTOMP
Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMERO LOJİ
Karakter,huy,yaratıl ış. : SECİYE
Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN
Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri. : ŞELF
Karaman'da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ
Karaman'ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad.:MANAZAN
Karamsarlık. ESİMİZM
Karanlık. : ZİFİR
Karar veremeyen,mütereddit .: DURUKSUN
Kararsız. : MÜTEREDDİT
Karasevda. : MELANKOLİ
Karayla toprakla ilgili. : BERRİ
Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ
Karbonatlı kum taşı. : MOLAS
Kare : DÖRDÜL.
Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir. TRİKNİN
Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.: SAKSAĞAN
Karı kocanın baba ve analarının her biri. ÜNÜR
Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ
Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT
Karın zarı. : PERİTON
Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT
Karınca yuvası.: KÖRE
Karınca. : MUK
Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA
Karışık durum.:CURCUNA
Karışık iş. :ÇAPARIZ
Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA
Karma,karışık. : MUHTELİT
Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanması.: YÖNEYLEM
Karmaşık.:KOMPLEKS
Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI
Karnın açılması. : LAPARATOMİ
Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI
Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME
Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ
Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ
Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ
Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ
Karşılıklı alıp verme. : TEATİ
Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ
Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası.:MUŞTA
Karşıtlık. : TEZAT
Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN
Kartalgillerden,leşl e beslenen bir kuş.:KERKENEZ
Kas faaliyeti. : KİNEZİ
Kas yapılı ur. : MİYOM
Kasap.:CEZZAR
Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO
Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK
Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU
Kasık biti. : KIRKAYAK
Kasık.,: ANE
Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT
Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM
Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA
Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM
Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ
Kastamonu'nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ
Kastamonu'nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA
Kaş boyası. : MASKARA
Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL
Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ
Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK
Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS
Kat,makam. : ORUN
Katalog. : FİHRİST
Katar'ın başkenti.: DOHA
Kategori,zümre.:ULAM
Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU
Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK
Katışıksız.:HALİS
Katip. : YAZMAN
Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü. İPOLİN
Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ
Katolik Arnavutlar. : MALİSOR
Katolik din adamı. İSKOPOS
Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS
Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA
Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. : REQUİEM
Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR
Katotta toplanmış iyon. : KATYON
Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR
Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE
Kavalılar'a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867'de verilen resmi unvan.: HİDİV
Kavim. : BUDUN
Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA
Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON
Kavşak.: ÇATAK
Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT
Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye verilen ad. EPİNO
Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN
Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ
Kaya hanisi. : LAGOS
Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST
Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK
Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA
Kayaç. : LİPARİT
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST
Kayak. : SKİ
Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık. : LAPİNA
Kaygı,üzüntü.: STRES
Kaygusuz Abdal'ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ
Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ
Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK
Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE
Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR
Kaymakam : İLÇEBAY
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR
Kaynak,pınar.:BULAK
Kaynaklar,kaynakça.: BİBLİYOGRAFYA
Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA
Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA
Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM
Kaza ile, rastgele.: EZKAZA
Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe. OTKAL
Kazak reisi. : ATAMAN
Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN
Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN
Kazakistan'ın başkenti. : ASTANA
Kazakistan'ın para birimi. : TENGE
Kazanma,edinme,iş. : KİSB
Kazı.:HAFRİYAT
Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM
Kebaplık demir şiş. İH
Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF
Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE
Keçi yavrusu : OĞLAK
Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK
Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ
Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK
Kedigillerden,kürkün den yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK
Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN
Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ
Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN
Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ
Kekeme. : REKİK : KEKEÇ
Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen. : MOTAMOT
Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK
Keman yayı. : KEMANE : ARŞE
Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO
Kement. : LASO
Kemik bilye. : AKAT
Kemik veremi. : AKARCA
Kemiklerin toparlak ucu,: OM
Kemikli balıklardan, uzunluğu 40 cm kadar olan, sırtı pürtüklü,esmer renkli,yassı bir tür balık İSİ BALIĞI
Kemikli balıklardan,15-25 cm uzunluğunda,sırtı zeytuni bir tatlı su balığı. : PLATİNA
Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU
Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT
Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT
Kendi kendini tatmin. : ONANİZM
Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika'nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO
Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK
Kendini becerikli,usta gösteren kimse. LÇUM
Kendini beğenmiş. : KAKAVAN
Kendir dokuma. : KETEN
Kendir tohumu : ÇEDENE
Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. : KENEVİR
Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE
Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME
Kene. : SAKIRGA
Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT
Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ
Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE
Kent soylu. : BURJUVA
Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ
Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME
Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE
Kerevet,divan. EDİR
Kertenkele derisi.: LEZAR
Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA
Kesenek. : İLTİZAM
Keser.: KERKİ
Kesilme,kesinti. : İNKITA
Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA
Kesimevi.,mezbaha. : KANARA
Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ
Kesin bilgi. : YAKİN
Kesin bilgi.:YAKİN
Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS
Kesit. : MAKTA
Kesme,kesip ayırma. : HAZA
Kestane rengi.:MARON
Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL
Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ
Keten tohumu. : BEZİR
Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI
Kıbrıs'a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO
Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE
Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN
Kıl dokuma.:ÇUL
Kıl elek. : LEÇER
Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ
Kıl.:MU
Kılıç kını.: NİYAM
Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA
Kılıç.: TİG
Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM
Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL
Kır renkli.:KIRÇIL
Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL
Kıranlar. : AFAT
Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL
Kırgızistan ve Kazakistan'da bir ırmak. : ÇU
Kırgızistan'ın başkenti. : BİŞKEK
Kırgızistan'ın para birimi.: SOM
Kırgızların ünlü destanı. : MANAS
Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE
Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM
Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR
Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST
Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY
Kırıntı. : UFANTI
Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI
Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI
Kırklareli'nde Demirköy ilçesinde Türkiye'nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA
Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kaps***** alınan eşsiz bir orman alanı. : LONGOZ
Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ
Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO
Kırmızı biber. APRİKA
Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES
Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN
Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA
Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR
Kırmızı renkli bir elma cinsi. TARKİNG
Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM
Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK
Kırmızı renkte olan.: LALİN
Kırmızı zırnık. : REALGAR
Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN
Kırsal aşk şiiri. : İDİL
Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE
Kısa çizgi.:TİRE
Kısa çizme . : EDİK
Kısa çorap. : ŞOSET
Kısa hırka. : LİBADE
Kısa kepenek. : KEBE
Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON
Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN
Kısa saplı odun baltası.:NACAK
Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK
Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK
Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı. TENO
Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT
Kısa,güldürücü oyun. KEÇ
Kısa,kestirme yol.:KESE
Kısacası.:VELHASIL
Kısık sesli küçük keman. : KİT
Kısır döngü.:FASİT DAİRE
Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK
Kıskaç. : PENSE
Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ
Kıskanma. : REŞK
Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ
Kış. : ŞİTA : DEY
Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ
Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ
Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR
Kışkırtma.:AJİTASYON
Kıvırcık saç.:CAD
Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON
Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT
Kıyamet günü İsrafil'in öttüreceği borunun adı. UR
Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA
Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA
Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS
Kız evlat.: KERİME
Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS
Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT
Kızgın,yakıcı. :HAR
Kızıl ötesi. : ENFRARUJ
Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ
Kızıl,kırmızı. : AHMER
Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ
Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE
Kızlık zarı. : HİMEN
Kibirli.:KASALAK
Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS
Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA
Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ
Kilise müziği : KORAL
Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ
Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF
Kilit dili.: PERİCİK
Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.: AERANKİMA
Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek. İROMANİ
Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE
Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ
Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS
Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omur***a kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR
Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. EŞ
Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL
Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER
Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN
Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK
Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA
Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE
Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ
Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE
Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN
Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK .
Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ
Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO
Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri. Bİ
Kimsesiz : . BİKES
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK
Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET)
Kiraya veren.:MUCİR
Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ
Kireç taşı. : KALKER
Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS
Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA
Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ
Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR
Kişi. : ZEYD (ZEYT)
Kişiler,zatlar. : ZEVAT
Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ
Kişiliksiz,boş,serse ri.: SAPISİLİK
Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ
Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM
Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ
Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ
Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ
Kitap,takip,patik,ka tip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM
Kitap. : MECELLE
Kitapçı. : SAHAF
Kitre. : KESTERE
Klarnet. : GIRNATA
Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO
Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS
Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ
Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT
Klavsene benzer,telli,mızrapl ı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET
Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO
Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN
Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN
Kocaeli'nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR
Kocakarı.:CADALOZ
Koç burcu : HAMEL
Kokar ağaç. : AYLANDIZ
Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN
Koku satıcısı.:AKTAR
Koku.:BU
Kokulandırılmış. : AROMATİK
Kokulu reçine. : PELESENK
Kolay düğüm. : İLMEK
Kolay.:ASAN
Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT
Kolaylıklar. :TESHİLAT
Koleksiyon. ERLEM
Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket : KOPARAN
Kolombiya'nın para birimi. EZO
Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE
Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL
Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA
Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ
Komisyon,komite : ENCÜMEN
Komisyoncu. : SİMSAR
Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON
Kompozisyon. : KİTABET
Konak hizmetçisi. : AYVAZ
Konak yeri : KONALGA
Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN
Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon. DİTORYUM
Konforlu,lüks hayat,parlayan,parla tıcı. : LEYAN
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE
Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA
Kongo'nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ
Konik. : MAHRUTİ
Konsolos . : ŞEHBENDER
Konu,husus./Bölüm. : BAP
Konusal.: TEMATİK
Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT
Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE
Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.:TRAJEDİ
Konuşma bozukluğu. : AFEMİ
Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun. PERAKOMİK
Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN
Konuşulan konu. : SADET
Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN
Konya'da bir baraj.:MAY
Konya'nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON
Konya'nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ
Konya'nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ
Konya'nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE
Konya'nın Meram ilçesinde,2.Kapadoky a da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA
Konya'nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. : KİLİSTRA
Kopça,kanca. : AGRAF
Koridor. EHLİZ
Korkak.:CEBİN
Korkma. : TAHAŞİ
Korkmak,ürkmek,çekin mek. CUMAK
Korku,tehlike. : BİM
Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK
Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON
Korkunç hayal. : HEYULA
Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:B IÇKIN
Korkutucu. :MEHİP
Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN
Koruma,esirgeme,göze tme. : VİKAYE : SAHABET
Koşmaca . : JOGGİNG
Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR
Koşullar.: ŞERAİT
Kovma. : TARD
Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ
Koyu pekmez. : BULAMA
Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT
Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL
Koyun barınağı.:AĞIL
Koyun postundan kürk. : KEVEL
Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR
Koyun veya keçi postu. ÖSTEKİ
Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek. URA
Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR
Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES
Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ
Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK
Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ
Koza. : KORUNCAK
Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT
Kozalaklardan,boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı.: SEDİR
Kök boyası. : ALİZARİN
Kök,asıl,cevher. : TÖZ
Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL
Kök.:CEZR
Kökenbilim. : ETİMOLOJİ
Kökeni Orta Asya'ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK
Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen bodur ağaç. : BONSAİ
Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM
Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA
Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA
Kölelik,kulluk.:UBUD İYET
Kömür kalem.:FÜZEN
Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN
Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet. : TORAK
Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA
Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL
Köpek. : KELP
Köpekgillerden,postu ndan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK
Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ
Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS
Köpük.:KEF
Kör tırnak. : BAKANAK
Körelme. :ATROFİ
Körelme. UMUR
Köroğlu'nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ
Körpelik,tazelik.: TARAVET
Köstebek. : AKUR
Köşe,kenar,uç.: İBİK
Köşegen. İYAGONAL
Köşk. : KAŞANE
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım. OT
Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI
Kötü kalpli.:BEDHAH
Kötü,çirkin. : ŞENİ
Kötü,sevimsiz. : MADARA
Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM
Kötüleme,yergi.:ZEM
Kötülük.:ŞER
Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN
Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ
Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR
Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ
Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL
Köyceğiz'in eski adı. : KAUNOS
Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ
Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI
Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN
Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ
Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ
Kral karısı. : MELİKE
Kral sarayı. : BAZİLİKA
Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG
Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş. LİP
Kristof Kolomb'un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA
Kubbe. : KÜMBET
Kucak. : AGUŞ
Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK
Kudret helvası. : ÇİS : MANNA
Kudret sahibi.:CEBBAR
Kuduz. : AKUR
Kul,köle.:BENDE
Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA
Kulağı duymayan. : KER
Kulak iltihabı. : OTİT
Kulak yıkama aracı. : ENEMA
Kulak. : GUŞ
Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK
Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada sözcük dağarcığı. : ARGO
Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK
Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER
Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm. EBBE
Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK
Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ
Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK
Kuluçka.: GURK
Kum falı. : REMİL
Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON
Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ
Kumar oynatanın oynayanlardan,kazanç tan aldığı para,pay. : MANO
Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE
Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA
Kumarda sürülen para. : MİZA
Kumardan eşit kalkma. : TAPİ
Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR
Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK
Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa,hafif giysi.: MONT
Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON
Kumaş,kağıt v.b.'de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım. Lİ : PİLE
Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE
Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ
Kumluk yer.:KUMLA
Kumru. : HAKURAN
Kumtaşı. : GRE
Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE
Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK
Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA
Kundaklama. : BELEME
Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ
Kunduracıların,deril eri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA
Kunduz kürkü. : KASTOR
Kural olarak benimsenmiş,yerleşmi ş ilke.:NORM
Kural. : DÜSTUR
Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ
Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET
Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE
Kuran'da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM
Kuran'dan on ayet okuma : AŞİR.
Kuran'ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ
Kuran'ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK
Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE
Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET
Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ
Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF
Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA
Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ
Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA
Kurdeşen. : ÜRTİKER
Kurnaz,cin fikirli.:HİN
Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT
Kurşun. : RASAS
Kurt.:BÖRÜ
Kurtarıcı.:HALASKAR
Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ
Kurtulma. : NECAT
Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA
Kuru,sıska.:KAKNEM
Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ
Kurul. : ASAMBLE
Kurultay. : KONGRE
Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN
Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN
Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK
Kuruntuya düşürme :İHAM
Kurutma kabı. : DESİKATÖR
Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU
Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA
Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS
Kusur,ayıp. : AVAR
Kusursuzluk.:CEVDET
Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI
Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE
Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ
Kuş gagası. : NUL
Kuş kanadı.:CENAH
Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER
Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE
Kuş tuzağı.: KUŞMAR
Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE
Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET
Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE
Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK
Kuş. : TAYR
Kuşatma,çevirme. : İHATA
Kuşatma.:ABLUKA
Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE
Kuşku,sanı. : REYB
Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK
Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK
Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA
Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ)
Kuşun kanat tüyü. : TELEK
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN
Kutlu. : SAİD
Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA
Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM
Kutsal kimse.: AYA
Kutsal Mısır öküzü. :APİS
Kutsal nitelikte müzik eseri. RATORYO
Kutuların katlama yeri. : RİL
Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK
Kutup Yıldızına verilen bir başka ad. OLARİS
Kutuplanma. : POLARİZASYON
Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS
Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK
Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA
Kuyruklu biber'de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE
Kuyruklu yıldız.:KOMET
Kuyruklular.:URODEL
Kuyruksokumu kemiği.:UCA
Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ
Kuytu ve sıcak yer: ARAN
Kuyuda pişen et. : TANDIR
Kuyumculara taslak hazırlayan kimse. ADEKAR
Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF
Kuzey Afrika'da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK
Kuzey Amerika'nın beş büyük gölünden biri. : ERİE
Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR
Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK
Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK
Kuzey Hindistan'a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR
Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA
Kuzey İspanya'da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA
Kuzey ispanya'da,özellikle Aragon'da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA
Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK
Kuzeydoğu ve Güney Anadolu'da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK
Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ
Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL
Kuzu ağılı.: ÇİTEN
Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ
Kuzu sesi. : ME
Küçük ada.:CAYO
Küçük ağıl. : KÜM
Küçük akarsu.:CAFER
Küçük bal teknesi. : LAZA
Küçük bir kelebek türü : FELFELEK
Küçük bitkilere verilen ad. : OT
Küçük bohça. :ÇIKIN
Küçük cariye. : KENİZEK
Küçük çan.:ÇINGIRAK
Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK
Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK
Küçük dana.:BUZAĞI
Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL
Küçük fıçı.:VARİL
Küçük hediye.:BERGÜZAR
Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON
Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT
Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO
Küçük kareli kumaş. ÖTİKARE
Küçük kertik.:ÇENTİK
Küçük kervan.:BARHANA
Küçük kıvrım.:BÜZGÜ
Küçük kova.:BAKRAÇ
Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU
Küçük lirik şiir türü. : BALAD
Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ
Küçük mızrak.:NİZEK
Küçük nesne. : ZERRE
Küçük ney. : NEYÇE
Küçük ok. :TİREK
Küçük orak. : ROSA
Küçük otel. : MOTEL
Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede pişirilmesi. OTE
Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM
Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE
Küçük saray. : KASR
Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET
Küçük taneli bakla türü. : FUL
Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ
Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA
Küçük tekke.: ZAVİYE
Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA
Küçük testi. ODURCUK
Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER
Küçük vagon. : VAGONET
Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ
Küçük yayık. : ATIK
Küçük yokuş.:BAYIR
Küçük zurna. : ARAKİYE
Küçükbaş hayvan. AVAR
Küçümseme. : İSTİHFAF
Küfürbaz. : TAAN
Kükürt elementinin simgesi. : S
Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ
Kül rengi.:BOZ
Külde pişen çörek. : KETE
Külhanbeyi,hayta. : APAŞ
Kültür. : EKİN : HARS
Küme,yığın. : LODA: TUDE
Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ
Künk.:BÜZ
Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE
Küpeşte,korkuluk. : PARAPET
Küre biçimli flüt. KARİNA
Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA
Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERM İN
Kütahya'nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA
Ekleyen : dersimiz.com