Söz Sanatları (Mecazlarla İlgili Sanatlar)

MECAZLARLA İLGİLİ SANATLAR
Sözcüğün gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yapılan sanattır. Söze güzellik, canlılık, kazandırır. 
 
1. TEŞBİH (BENZETME)
Aralarında türlü yönlerden karşılaştırılarak benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden zayıf olanı, nitelikçe daha üstün olana (güçlü olana) benzetme sanatıdır. Ancak, sözcükler gerçek anlamda da kullanılabilir.
 
Bir benzetmede dört öğe bulunur:
Benzetilen: Başka bir şeye benzetilen varlıktır.
Kendisine benzetilen: Nitelikçe daha güçlü olan varlıktır.
Benzetme yönü: Benzetmenin hangi yönden yapıldığını anlatır.
Benzetme edatı: Benzetmede benzerlik, eşitlik, karşılaştırma... ilişkisi kuran edatlardır. Bunlar, gibi, sanki, kadar, tıpkı… vb sözcüklerdir. Bu öğelerden ilk ikisi "temel", son ikiside "yardımcı" öğelerdir.
 
Örnek: 
Ali arslan gibi cesurdur.
 
Burada Ali, cesurluk yönünden arslana benzetilmiştir.
Bu tür benzetmeye 'tam benzetme (teşbih)" denir.
 
2. İSTİARE (EĞRELTİLEME)
Benzetmenin temel öğelerinden birinin (benzetilen ya da kendisine benzetilen) söylenmesiyle yapılan benzetmedir. Bir başka deyişle, bir sözün gerçek anlamını kaldırarak, benzerliği olan başka bir anlamı eğreti olarak verme, ödünç verme demektir. Cesur insana "aslan", kurnaz kimseye "tilki" demekle istiare yapılmış olur. İstiarenin başlıca üç türü vardır;
 
a) Açık istiare (eğretileme):
Yalnız "kendisine benzetilen" kullanılarak yapılan benzetmedir.
  
Örnek:
Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
 
Bu dizelerde, beşikte yatan bebek, kuzuya benzetilmiştir. Ancak benzetilen (bebek) söylenmemiş, kendisine benzetilen (kuzu) söylenerek "açık istiare" yapılmıştır.
 
Uyarı: Açık istiarenin, Divan ve Halk şairlerince ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış biçimlerine "mazmun" denir. Uzun boy için selvi, kaş için hilal, diş için inci, ağız için gonca sözleri birer mazmundur.
 
b) Kapalı İstiare (eğretileme):
Yalnız "benzeyen" kullanılarak yapılan benzetmedir. Kapalı istiarelerde, "kendisine benzetilen" söylenmez.
 
Tekerlekler yollara bir şeyler atıyor.
 
Bu cümledeki "tekerlekler", insana benzetilmiş ancak "insan" (kendisine benzetilen) söylenmemiştir. Bu nedenle kapalı istiare yapılmıştır.
 
Uyarı: Kapalı istiarelerde, kişileştirme sanatı (teşhis) da yapılmaktadır. Çünkü, bu söz sanatında, insan dışındaki varlıklar, insanların çok bilinen özelliklerine benzetilerek tanıtılmaktadır. Yukarıda geçen "tekerlek, "gün" ve "dolap" sözcüklerine insan kişiliği de kazandırılmış olmaktadır (bkz. Kişileştirme ve konuşma)
 
c)Temsili İstiare (eğretileme):
Benzetmenin temel öğelerinden yalnız biriyle (benzeyen ya da kendisine benzetilen) yapılır. İlk bakışta sembolik şiire benzerse de, birbirine karıştırılmamalıdır. Temsili istiarede söylenmeyen öğenin temsil ettiği varlıklar ya da olaylar gerçektir. Sembolik şiirde ise yapılan benzetmeler hayalidir.
 
Örnek:
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan,
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol.
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
(Y.K.Beyatlı)
 
Yukarıda bir bölümü alınan "Sessiz gemi" şiirinde ölüm (benzeyen), gemiye (benzetilen) benzetilmiş bir dizi benzerlik yönleri sıralanmış: ancak "ölüm" (benzeyen) söylenmemiş, yalnız "sessiz gemi" anlatılarak şiir tamamlanmıştır.
 
Uyarı: Fabi türündeki tüm şiirler temsili istiaredir.
 
3. MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI)
Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden, gerçek anlamı dışında başka bir sözcüğün yerine (Parça-bütün, iç-dış, neden-sonuç, yazar-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler kurularak) kullanma sanatıdır.
 
Örnek:
Halit Ziya'yı okudun mu? (Halit Ziya'nın eserlerini okudun mu?) Sanatçı- yapıt ilişkisi.
 
Vapur, Beşiktaş'a yanaştı. (Beşiktaş iskelesine yanaştı) Parça-bütün ilişkisi kurulmuş.
 
4. KİNAYE
Bir sözcüğün ya da sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde birlikte kullanılmasıdır. Asıl geçerli olan mecaz anlamdır.
 
Örnek: 
Ey benim sarı tamburam
Sen ne için inilersin
İçim oyuk, derdim büyük
Ben onun'çün inilerim
 
Üçüncü dizedeki "içim oyuk" sözü hem gerçek (Tamburun içi yoktur), hem de mecaz (acılı,dertli) anlamlarıyla kullanıldığı için kinaye sanatı yapılmıştır.
 
5. TEŞHİS (KİŞİSELLEŞTİRME)
İnsan dışındaki varlıklara ya da kavramlara insan kişiliği kazandırma sanatına kişileştirme (teşhis) denir.
 
Örnek:
Bulutlar gözyaşı döktüler.(Teşhis) (aynı zamanda kapalı istiare)
 
Bu cümlede "bulutlar" insanlara özgü bir nitelik olan "gözyaşı dökme" özelliği ile tanıtıldığı için kişileştirme sanatı yapılmıştır.
 
6. TARİZ (İĞNELEME)
Söylenen sözün ya da kavramın, gerçek ya da mecaz anlamı dışında tamamen tersini anlatma sanatıdır. Bir başka deyişle, birini küçük düşürmek onunla alay etmek ya da iğnelemek için sözün ters söyleyerek amacımızı belirtmedir. Örneğin; randevusuna geç kalmış kişiye "Aman ne kadar erken geldiniz" diyerek onu iğnelemiş oluruz. Bir kişinin tembelliğini anlamak için de " Bu ne çalışkanlık! Dersek "tariz" yapmış oluruz.
 
Örnek:
Bir yetim görünce döktür dişini,
Bozmaya çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur ser leşini
Bir yaralı sarmak için yeltenme
Her nereye gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte ki ağlatasın güleni
El bir doğru söylerse inanma
(Huzun)
 
Bu dörtlükte şair, okuyucuya öğüt veriyor. Yetim hakkını yiyen, halkın işini bozan, çevresini kırıp geçiren, kimseye yardım etmeyen birisini öğütlüyor. Ancak, dikkat edilirse şairin asıl amacı bunların tam tersinin doğru olacağını anlatmaktır. Şair, bu dörtlükte söylenenlerin tersini anlatmak istiyor.

Ekleyen : dersimiz.com